Geçtiğimiz günlerde yaşanan dehşet verici bir olay, ailenin içindeki çatışmaların ne denli fatal boyutlara ulaşabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. 35 yaşındaki Selma Yıldız, eşi tarafından kızıyla birlikte katledildi. Bu trajik olay, Selma'nın son günlerinde yaşadığı tükenmişlik ve korkuyu bir kez daha gündeme taşıdı. Selma, hayatının son dönemlerinde sık sık “Sonum iyi olmayacak” diyerek çevresindeki insanları uyarmıştı. Bu ifadeleri, su yüzüne çıkan şiddetin ve psikolojik baskının önceden habercisi gibiydi.
Selma Yıldız ve kızı Aylin, sıradan bir gün geçirmekteydiler. Ancak, aile içinde var olan çatışmalar, bir anda kanlı bir sona evrildi. Selma’nın eşi, geçmişte birçok kez şiddet uyguladığı gerekçesiyle polise başvurulmuş, fakat bu başvurular genellikle kayda geçirilmemişti. Selma, çevresindeki insanlara yaptığı uyarılarla, durumunun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne sermişti. Daha önce sık sık, "Eğer benim başıma bir şey gelirse, bunu yapacak olan kişi eşimdir" diyerek endişelerini dile getirmişti.
Olay yerinde gerçekleştirilen incelemeler, cinayet öncesinde yaşanan tartışmaların boyutunu ortaya koydu. Şiddetli bir kavgadan sonra, Selma'nın eşi kızına ve annesine karşı en acımasız tutumunu sergiledi. Olayın detayları, sadece fiziksel şiddetin değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik istismarın da var olduğunu gösteriyor. Selma’nın, sürekli olarak eşinin tehditleriyle yaşadığı sıkıntı, son olayda sona ermiş oldu. Bu durum, kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel bir mesele değil, aynı zamanda ruhsal bir travma olduğunu da gözler önüne seriyor.
Selma'nın trajik ölümü, toplumsal bir yarayı daha derinleştirirken, kadınların maruz kaldığı şiddet sorununu da yeniden gündeme taşıdı. Kadınlar, çoğu zaman psikolojik ve fiziksel şiddet karşısında yalnız bırakılmakta, yaşadıkları korkunç deneyimlerin üstü örtülmektedir. Ülkemizde kadın cinayetleri maalesef sürekli artış gösteriyor ve bu durum yetkililerin alması gereken önlemleri pekiştiriyor.
Yetkililer, kadınların yaşadığı her türlü şiddete karşı daha dayanıklı ve etkin önlemler almalı. Selma'nın çevresindeki insanlar, onun endişelerini ciddiye almadığı için bu tür trajik olaylar maalesef yaşanıyor. Bu bağlamda, şiddet mağduru kadınların desteklenmesi ve güvenli bir yaşam alanına kavuşturulması önem taşıyor. Ebeveynler ve eğitim kurumları da, aile içindeki şiddet dinamiklerini tartışmalı ve çocuklara sağlıklı ilişki kurma yöntemleri öğretmelidir.
Son olarak, Selma Yıldız ve kızı Aylin’in ölümü, sadece iki hayatın sona ermesi değil, aynı zamanda toplum olarak kadına yönelik şiddetle ilgili bir uyanış çağrısıdır. Her bireyin, toplumun bir parçası olan kadınların güvenliği için elini taşın altına koyması gerektiği unutulmamalıdır. Kadın cinayetlerini önlemek ve bu tür trajik olayların yaşanmasını engellemek için çaba sarf etmek, sadece devletin değil, herkesin sorumluluğudur. Unutmayalım ki, bir canın yok olması başka canların kurtuluşuna vesile olmamalıdır.